Spacker ile Röportaj – Konuk: Bahadır Uludağlar
”Spacker ile Röportaj” başlıklı formatımıza İskelet Webzine’da devam ediyoruz. Spacker ile Röportaj’ın bu bölümdeki konuğu hem ülkemizde hem de yurt dışında tanınan, sahne alan black metal müzisyeni Bahadır Uludağlar. Bizi kırmadığınız için teşekkür ederiz. Röportajımıza hoş geldiniz.
…
Şimdi sorulara geçelim.
…
1- Müziğe başlamanızda etkili bir neden var mı?
Tamamen ruhsal bir durum. Çocukluktan gençliğe geçerken herkesin kendini keşfettiği bir dönem oluyor. Ben neyim, kimim? gibi… Bu keşif döneminde ruhumun beklentisine yanıt aradım ve bunu müzikle buldum. Zamanla da beni ben yapan şeyin müzik olduğunu iyice kanıksadım.
2- Neden black metal?
Black Metal pek çok duyguyu en aşırılarda içinde barındıran bir tarz. Standart şeyleri çok sevmiyorum ve sanırım black metalin beni en çok çeken kısmı uç noktalarda geziniyor olmasıydı. Müzikal doyuruculuğunu tabi ki söylememe gerek yok. Sonuçta kulağın sevdiği şeye zaten otomatikman yönleniyorsunuz ve bu konuda oldukça tatmin edici bir türdü benim için. Kendimi en iyi ifade edebileceğim yolun bu tür olduğuna karar vermiştim.
3- Black metal yapmasaydın hangi türün içinde olurdun?
Kısaca metal müzik diyelim. Aslında şu anda da yaptığımız müzik metal türevlerinin tamamına yakınından etkiler barındırmakta. Death Metal bende tüm bu türlerin merkezi olarak başladı. Sonra tarzdan ziyade metal müziğin genelini idrak etmek ve sonrasında kendi müziğimi oluşturmak şeklinde ilerledi aşamalar.
4- İlk dinlediğin black metal grubunu hatırlıyor musun?
Evet tabii ki… Darkthrone’du. En karanlık, en old school örnek ile giriş yapmıştım. Tabii ilginç olan şey onları ilk dinlediğimde onlar da death metal yapıyordu.
5- Moribund Oblivion ile aldığınız ilk sahneyi hatırlıyor musun, hatırlıyorsan o gün neler hissetmiştin?
Elbette hatırlıyorum. Karma tarzlardan oluşan bir konserdi ve black metali çok da sevmeyen yerli bir kitleye karşı çalmıştık. Deplasmanda Brezilya ile oynamak gibiydi diyelim 🙂 Taksim’in eski meşhur konser mekanı Kazablanka’da Antisilence, Radical Noise ve Comma ile çalmıştık. Heyecan vardı elbette fakat bir önceki grubum Infected ile zaten sahne tecrübemiz oldukça fazlaydı. İyi çalmıştık, iyi bir konserdi…
6- Karanlık ve hissiyatı yüksek bir müzik yapıyorsunuz. Depresif öğeler bulunuyor müziğinizde. Peki bu şarkıların sizi veya seni sarsan hikayeleri var mı? Sözlerinize ilham olan şey nedir?
Hepsinin özellikle yaşanmış bir hikayesi yok elbette. Bazıları kurgulara, bazılarıysa metaforlara dayanıyor. Yaşanmışlıklarla ilgisi olanlar da aslında tek bir olaya bağlı gelişmiyor genelde. Pek çok olayın yarattığı etkiler ve sorgulamalardan çıkıyor. Örneğin grubun en çok bilinen ve sevilen şarkılarından olan “Kayboldum”. Bu şarkı o zamana kadar ki yaşantımda içinden çıkamadığım ve sürekli boğuştuğum sorunlara kişisel bir isyandı ama tek bir olay yoktu ortada. Kişisel bir isyan fakat aslında hepimizin basit ve ortak bir dili gibi oldu. Anlatımını yaparken de süslü laflar yada delicesine bir edebi kaygı gütmemiştim. Direk, yalın ve ilk aklımdan geçtiği gibi yazdım. Belki de bu nedenle sevildi ve benimsendi çok.
7- Corpse Paint’li kliplere, sahnelere neden devam etmediniz?
Bu da tamamen ruh haliyle ilgili. Sonra da anlattığınız şeyler ve mesajlarınızla alakalı. Bunlara bağlı gelişen grup stratejisi de var. Tüm bunlar artık birbiriyle örtüşmediğinde hissetmediğiniz bir imajla devam edemezsiniz. “Biz büyüdük de artık çoluk çocuk işi gelmeye başlamıştı” demeyeceğim çünkü öyle değil. O da bir duruştu ve kendi içinde bir mantığı vardı ama bir yerden sonra bizim mesajlarımızla ve anlatmak istediklerimizle yolları tutmuyordu. Müzisyenlik sürekli gelişen bir şey. Siz devam ettikçe tabii ki… Bizim gelişim serüvenimizde de o dönem bir yerden sonra kapanmış ve gelişimimiz doğrultusunda başka yönlere doğru gitmek zorunda kalmıştık.
8- Sahnede unutamadığın bir şey oldu mu? Mesela şarkıdan etkilenip üzülüp ağladığın, yuhalandığınız bir an veya daha ekstrem bir şey.
Çeyrek asırdır sahnelerdeyiz ve elbette o kadar çok şey oldu ki… Hangi birini anlatayım bilmem. Aşırı sevilip desteklendiğimiz de oldu, yuhalandığımız da.. Metal müzik bu, her şeye açık ve ince bir ipin üzerinde yürüdüğünüz riskli bir köprü gibidir. Yuhalanma olayı da sadece Türkiye’de olmuştu bu arada 🙂 Ha bir keresinde de yuhalayan birtakım seyirci konser sonrası benden imza almış foto çektirmişlerdi 🙂 Türkiye piyasası ilginçtir velhasıl. Bunun dışında Kuzey Almanya’da sahnedeyken bir takım Nazilerin bize saldırması, görevlilerin de Nazi olmasından dolayı yardım etmemeleri ve sahne sonrası kavgaya tutuşmamız sonrası güzel bir dayak yemeleri hadisesi vardır 🙂 Polonya’da bir konserimizde sahne öncesi kulisimize girmek isteyen Polonya’lı bir seyirci şöyle demişti bize: “Siz Türkler bu müziği yapamazsınız. Sadece çalarsınız ama hissedemezsiniz. Buna ne coğrafyanız, ne de kültürünüz uygun değil.” Bunu duyduktan sonra ona nazikçe gülümsedim. Kavga etmek yada tartışmak istemedim. Ben de ona şunu dedim: “Peki biraz sonra sahnede seni yanıltacak kadar iyi çalarsak objektif ve dürüst olabilir misin? Fikrini değiştirirsek ne yaparsın bunu göstermek için?”… Durdu ve düşündü… “Dürüst olacağımdan emin ol. Yoksa sizi izlemeye de gelmezdim” dedi ve “dediğin kadar iyiyseniz beni stage dive yaparken göreceksin” dedi. Konserin 3. ya da 4. şarkısını anons etmemle birlikte o Polonya’lı fan sahnedeydi. Çalmaya devam ettik ve geri çekilip ona izin verdim. Stage dive’ını başarıyla yaptı. 🙂
9- İyi bir ekip nasıl kurulur?
Buna herkes “sağlam dostluklarla” der genelde. Fakat hayır… Dostluk ilişkileri önemlidir elbette fakat insan ilişkileri inişli çıkışlıdır ve ciddi bir iş yapıyorsanız buna güvenemezsiniz. İyi bir ekip sadece iyi çalışmayla, disiplinle olur. Bu düşüncemin eseri olarak bunca senedir hala ayaktayız. Gruptan bu zamana kadar “kardeşim” diyebileceğim insanlarla bile yolları ayırmak zorunda kaldığımız oldu. Ya dostluğu ya da grubu seçecektim. Yani onlar için öyleydi… Oysa benim için ikisi tamamen farklı şeyler. Her zaman grubu seçtim. Müzik benim için bir takılma, hobi, boş zamanlarda uğraştığım sıkıntı giderici bir şey olmadı hiç bir zaman. Ekipten gidenler yada göndermek zorunda kaldıklarımla en anlaşamadığımız konu da buydu maalesef. Önceliğini müzik olarak belirleyen insanları bulmak, disiplinli ve ahlaklı kişiler olmalarına dikkat etmek önemlidir ekip kurarken. Sorumluluk sahibi kimseler olması da şart.
10- Şu anda olduğun yerden memnun musun?
Evet oldukça ama tabii ki çok daha üstü var. Hedefler çok fazla. Yıllar geçtikçe özellikle Avrupa arenasında katettiğimiz yolları ve geçilen aşamaları net olarak görebiliyorum ama daha varılacak çok hedef var. Şimdiki bilgi birikimi ve tecrübemizle bir 10 yaş daha genç olsak durum çok daha farklı olabilirdi ama sorun değil. Bu noktaya da hiç gelmemek vardı. Ben şuan ki yerimizi değil de 10 sene sonraki yerimizi düşünerek hareket ediyorum hep.
11- Bir hayal kırıklığın var mı?
Kimin yok ki? Herkes gibi oldukça fazla… Sanatla uğraşan insanlar zaten genelde kırılgan ve hassas kişilerdir. Dünya’ya çok naif pencerelerden bakıyoruz çoğu zaman. Ya çok sertiz ya da tam tersi. Ortası pek yok. Hayatta neyle uğraşırsanız uğraşın önünüze çıkan engeller, kötü insanlar ve yaptıkları, karşı cins ilişkilerindeki iniş çıkışlar ve hepimizin hayat içinde yaşadığı ortak olaylar, ortak hayal kırıklıklarımız var. Groza şarkılarında sıkça bahsettiğim gibi “1 gün sevinç her gün soluk”. İşte o 1 gün sevince tutunup devam edebiliyor insanlar zaten. Gerisi çöp…
12- Baskıları ve ön yargıları kırabildin mi, kırdıysan da nasıl başardın?
Kimsenin bir şeyini kırmak için çabalamadım açıkçası. Bu onların sorunu… Ben sadece inandığım şeyin peşinden gittim hep. Önce kendim için yaptım bunu. İnsanlar tabi ki sürekli konuştu. Eğer insanlara çok fazla odaklanırsanız hedefinizden sapar üretkenliğinizden olursunuz. O ne demiş, bu ne yapmış vs. Zaman çok değerli ve bunlarla heba olmamalı. Elbette bazen muhatap olmak gerekebiliyor, içinde buluyorsunuz kendinizi fakat çok kapılmadan sıyrılmak ve sadece üretmeye focuslanmak gerekli. Bunun dışında, en başından beri köstek olan pek çok insanın aradan geçen 25 istikrarlı yıl ve yapılanları gördüklerinde fikirlerinin değiştiğine de çok şahit oldum. Önyargı yıkmaksa sanırım bu gördüklerim oldukça yeterliydi.
13- Bahadır Uludağlar’ın bir günü nasıl geçiyor?
Yoğun bir çalışma ile… Boş durmaya tahammülüm yok açıkçası. Yaş ilerledikçe ve ayağımız bir çukura doğru girdikçe de sanırım bu psikoloji yükseldi 🙂 Mesleki yaşantım zaten oldukça yoğun… Reklamcılık. Bilenler bilir bu mesleği. Onun yoğunluğu içinde de müziği aynı oranda zinde tutmaya çalışıyorum. Çalışmadan hiç bir şey olmuyor velhasıl.
14- Grupların iyi anlaştığı başka gruplar vardır. Sizin de genellikle turne yoldaşınız Vader grubu oluyor sanırım. İyi anlaştığınız bir grup var mı öyle? İlerde Vader veya başka bir grupla beraber sahne almayı düşünüyor musunuz?
Vader sadece turladığımız gruplardan biriydi. İyi ve dost gruplarımızdan birisi ama öyle özel bir bağımız yok kendileriyle. Ha bu arada müthiş bir gruptur, onu da eklemem lazım. İyi anlaştığımız elbette sayamayacağım kadar çok grup var. Çoğunlukla yurtdışında çaldığımız için dünyanın dört bir yanından tonla müzisyenle bir araya geliyoruz. Çok güzel dostluklar kurduk bu güne kadar. Birlikte turladık, aynı sahneleri kulisleri, birbirimizle kültürlerimizi ve heyecanlarımızı paylaştık. En majöründen en az bilinen underground gruplarla inanılmaz hatıralarımız var. Yerli piyasadan da çok sevdiğimiz müzisyenler ve çok köklü dostluklarımızın olduğu değerli gruplar var elbette. Düşmanlık edenler de oluyor tabii. 🙂 Anlamsızca rakiplik eden, rakiplik edeceğim derken düşmanlık edip saçmalayanlar olabiliyor. E bunlar da olacak elbette. Genç gruplar genelde bu tarz yanılgılara çok düşüyor.
15- En beğendiğin grup hangisi?
Dünya metal sahnesinde o kadar çok iyi grup var ki… Tabi anlattığım üzere biz pek çoğuyla bizzat tanışıyor ve aynı sahneleri paylaştığımız için olayı yerinde görüp daha net yargılara varabiliyoruz haklarında. Amorphis, Vader, Satyricon, Septic Flesh, Dimmu Borgir, Rotting Christ ve saymakla bitmez bir liste var. Bir de son 5-10 sene içerisinde çıkış yakalayan bir jenerasyon var. Schammasch, Harakiri for the Sky, Necrophobic, Alcest, Insomnium, Meleches vs vs… Hepsi çok çok başarılı.
16- En beğendiğin Moribund Oblivion albümü hangisi?
En zor soru bu sanırım 🙂 Bu zamana kadar Avrupa’dan en iyi puanları ve kritikleri alan albümümüz son albüm “Endless” oldu. Bir önceki de 2013 çıkışlı “Manevi”ydi. Endless tabiki bana göre de en oturaklı albümümüz oldu pek çok açıdan. Buna göre de Endless ve 2014 çıkışlı Grand Legacy / Türk albümü en iyiler benim için diyebilirim.
17- Groza çok farklı bir projeydi. İnsanlar bunu bir black metal grubu sanıp yersiz eleştirdi. Sen, bunun solo bir dark metal projesi olduğunu belirttiğin halde. Peki, Groza’nın yurt dışındaki yeri ne? Tepkiler orada nasıl?
Black metal kimliği üzerime ezelden beri fazlasıyla yapıştığı için insanlara ne kadar anlatsan da, onlar şarkıları ne kadar dinlese de bir türlü anlayamadılar. Her müzisyenin müzikal yolculuğunda farklı şeyler denemek istediği yan projeleri olabilir. Groza’da benim için öyle olan bir proje. Orada da black metal yapacak olsam hali hazırda giden bir ana grubum varken yan projeye ne gerek olurdu ki… Groza daha soft, doom metal öğelerini içinde barındıran, depresif ve melankolisi yüksek bir proje. Grup müziğinden tamamen farklı bir kulvarda giden-gitmesi gereken bir yapıda. İnsanlar “bu nasıl black metal” dedi durdu. Zaten black metal değildi ki 🙂 2008’den 2012’ye kadar olan periyotta Groza içerde dışarda epey bir aktif oldu. Sevildi de… Fakat ben kendi içimde Moribund Oblivion’u perdelememesi yönünde çelişkiye düşerek Groza çalışmalarını yavaşlattım. En çok Moribund Oblivion ile anılmak istiyordum çünkü. Yurtdışında bir festivale iki projem birden davet edilmişti ve Groza’yı Moribund Oblivion’un üzerine yazmak istediler. İşte o gün stratejiyi tamamen değiştirdim. Şimdilerde Groza ara ara kendini hatırlatan, yıllar içinde oluşan müzikal misyonuyla varolmaya devam eden bir proje olarak devam ediyor ve edecek de. Almanya’dan yeni çıkan diğer bir Groza şu anda bazı Avrupalıların kafasını karıştırmakta. 🙂 Onlar da şu sıralar iyi bir çıkış yakaladılar.
18- Groza neden bunca yıl sonra geri döndü?
Hep vardı. Dönmedi. Dediğim gibi, sadece biraz yavaşlattım. Tamamen stratejik bir durum.
19- Türk Sanat Müziği hayranı olduğunu söylemiştin. Bahadır Uludağlar’ı bir gün Türk Sanat Müziği söylerken görür müyüz?
Evet çok severim. Herkes de biliyor artık bunu zaten ama bir yerlerde TSM söylerken göremezsiniz beni. Şuncu buncu olmak değil mesele, müzisyen yada sanatçı olabilmektir asıl konu ama her ne kadar böyle olsa da tarzımız belli. Metal müzik… Bu değişmez.
20- Müziğe yeni başlayanlara vereceğiniz tavsiyeler var mı?
İyi insan olmak. Dürüst, çalışkan, disiplinli olmak. Olaya şuncu buncu değil de sanat gözüyle bakabilmek, o naif dünya penceresinden olaylara bakabilmek. Bunları geliştirsinler. Bunu kendime de söylemeye devam ediyorum her daim. Olay sadece müzik değil, bunları beceren insandan iyi müzisyen de çıkar, iyi eğitmen de çıkar, iyi bilim insanı da vs vs… Yani temeli sıkı tutun kısacası.
…
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yeni çalışmalarımızı takipte kalın. Ayrıca Resmi web sitemiz www.moribundoblivion.com açıldı. Bir de Instagram üzerinden grubun resmi ürünlerinin satıldığı Moribund Oblivion Web Store sayfamız yayına girdi. Bir göz atın 😉
…
Bizi kırmadığı ve röportajımızı cevaplandırdığı, sohbetimize dahil olduğu için Bahadır Uludağlar’a sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.